Etiket arşivi: suç draması

Stalker

Stalker.

Gizlice izleyen takip ve taciz eden, tacizci.

Türkçe’ye bu şekilde çevirebiliriz.

Konusu itibariyle bu polisiye dizi başta ne kadar ilgimi çeker emin olamadım.

Sonuçta takip ve taciz edilen birtakım insanların hikayeleri ne kadar sürükleyici kılınabilinirki diye düşündüm.

Bu düşünce diziyi izlemeye başladığım an sona erdi.

Hikayelerdeki heyecan, kurgu, sürükleyicilik, gerilim hissi, oyuncu ve mekan seçimleri, oyunculuklar, müzikler… Çok çok çok beğendim. Akış hızlı asla sıkılmıyorsunuz.

Sadece taciz edilen birtakım insanların polis tarafından tacizcilerinin aranması ve bulunması özetle olayların çözülmesine dair bir dizi izlemiyorsunuz.

Aynı zamanda bu davaları çözmekle sorumlu olan özel bir polis grubunun hayat hikayeleri de izleyiciye sunuluyor.

Burada özellikle ilgimi çeken ise yaşamlarında başetmeleri gereken kendi sorunları olsa da bazı ekip elemanlarımızın bunu işlerine karıştırmayıp hem güçlü kalıp hem de olaylara nötr bir bakış açısıyla yaklaşmaları.

Dizi beni büyüledi. Kesinlikle tavsiye ederim.

By Nigrum Reginam

The NIGHT Of

The Night of

2016 yazında en sevdiğim Amerikan televizyon kanal grubu HBO’nun seyrimize sunduğu en iyi yapımlardan.

HBO’yu neden çok sevdiğimi sayesinde izleme fırsatı bulduğumuz “Game of Thrones”, “Oz”, “Silicon Valley”, “True Dedective”, “Susam Sokağı (Sesame Street)” gibi dizileri örnek vererek açıklayabilirim sanırım.

The Night Of’a gelirsek.

Zaten HBO sunuyorsa kötü bir yapım izlemeyeceğimi baştan bilerek diziye başladım.

ABD. New York. Manhattan.

Pakistanlı bir genç Amerikan doğumlu olup Manhattan’da ailesiyle yaşamaktadır. Baba taksicilik yapmaktadır. Herşey bir partiye gidebilmek için babasının taksisini gizlice bir gece almasıyla başlar.

O gece taksiye alınan bir genç kızdan hoşlanan başrol oyuncumuz geceyi arkadaşının partisi yerine kızın evinde sonlandırır.

Kendini bir ara mutfak masasında uyurken bulur. Uyanıp kıza bakmaya gittiği an afallar. Kanlar içinde yatan, çoktan ölmüş bir bedenle karşı karşıya gelir.

Bu sahne karşısında yapabildiği tek eylem kaçmak olur.

Çok geçmeden kendini parmaklıklar ardında bulur.

Bu saatten sonra başlar duruşmalar, hapishane hayatı, avukat – savcı – dedektif (bizdeki anlamının dışında batıda dedektif polis memuru olarakta kullanılır) üçlemesinin hayranlık uyandıran oyunculukları…

Sonunda mı? Sekiz bölüm boyunca hep kafalarda bir soru işareti. Suçlu kim? Katil kim? O mu? Bir başkası mı?

Sonuna dek bekleyin. İzleyin. Sekiz bölümlük hikaye sizi ekrana bağlayacak ve emin olun izlediğinize pişman olmayacaksınız.

By Nigrum Reginam

Sherlock

Birleşik Krallık’ın yapımıdır. Yani bir Amerikan değil İngiliz yapımıyla karşı karşıyayız. Dizi çok beğenildi. Sir Arthur Conan Doyle’un o eşsiz romanından esinlenerek ortaya çıkan dizi modern çağda geçmekte. Yani dizi 19.yüzyıl İngiltere’sinde geçmiyor. Günümüz İngiltere’sinin muntazaman yağmurlu, karanlık, soğuk Londra’sını izlemekteyiz. Yağmuruyla ünlü bir şehir. Doğru mekan, oyuncu, kostumler… Senaryoya fazlasıyla olumlu katkısı olan ek noktalar.

Başrol dedektifimiz Sherlock’un oyunculuğu bana göre iddialı. Zeki, yerinde duramayan, hareketli bir karakter sergiliyor. Abartılı gelebilir ama bence yadırgamıyorsunuz.

Burada bir başka diziye gönderme yapacağım; Elementary. Bu dizinin de başkahramanı yani başrol oyuncusu yine Sherlock adıyla dizide yer almaktadır. Benim çok severek izlediğim bu Elementary dizisi de yine bir polisiye dram dizisidir. Bu ise Amerikan yapımıdır. Başrollerinde Jonny Lee Miller (dizideki ismi Sherlock Holmes’tür) ve Lucy Liu eşsiz oyunculuklarıyla dizide boy göstermektedirler. Dizi günümüz Amerika’sında geçmektedir. Ben çok severek izlemekteyim.

Bu iki kaliteli yapımı da zevkle tavsiye ederim.

By Nigrum Reginam

The MENTALIST

The Mentalist.

Bir arkadaşıma nasıl bir dizi diye sorduğumu hatırlıyorum. İzlemedim ama bence sırf Simon Baker için bile izlenir demişti. Off ne kadar doğru söylemiş. Yine benim en en favorilerimden olan bir yapıt..

Tüm sezonları bitirdim. Dizi de malesef final yaptı. The Killing’deki ilk bölümü beğenmeme durumunu bunda da yaşadım. İkinci bölümle birlikte yine herşey değişti, bayıldım.

Simon Baker ve Robin Tunney. İki başrol. Baker polis karakolunda polise olayları çözmede yardımcı olan danışman. Tunney ise polis ekibinin başındaki dedektif. Baker’ın ailesi Red John isimli bir katil tarafından öldürülmüş. Ekip ve Patrick Jane (Simon Baker) onun peşinde.

Patrick Jane’in ona babasından armağan özel bir yeteneği var. Zamanla geliştirdiği bir yetenek. İnsanları izleyerek doğru mu yalan mı söylüyorlar çözebilmek. Psikoloji ve sosyolojiye ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir polisiye. İnsanları analiz edebilmede Jane izlenmeli. Çok şey öğretiyor.

Dizi de kilit çok sahne var. Ama özellikle paylaşacağım dizinin sonlarına doğru uçakta gerçekleşen bir evlilik teklifi. Tabiki kopya yok. İzleyiniz öğreniniz ama bunu niye paylaşıyorum açıklayayım. Çünkü romantik yapıtlardan hiç hoşlanmayan bendenizi bile etkilemiş bir sahnedir. Oyuncular, oyunculuklar on numara.

Zaman kaybına sebep olmayacak bir dizi. İzleyiniz.

By Nigrum Reginam

Oz

OZ

Burası bir hapishane.
Azılı suçlular.
Zeka oyunları güç oyunları.
Criminal Minds ile birlikte en sevdiğim dizi oldu Oz. Dönüp dönüp bölümlerini yeniden izlediğim. Dizi yayından kalkalı yıllar oldu. Yeniden çekilecek dense havalara uçarım. Çok sert bir dizi. Her bünye kaldıramaz. Sahneler acımasız. Karakterler de öyle çoğunlukla. Ama hayatta kalmak için bir şeyler yapmalı. Belki bu da onlardan sadece biri. Anlatacak çok şey var ama özet geçmeli. Oturup Bölüm 1’i açınız. Bölümler uzun ama asla sıkıcı değil. Hikaye ve senaryo çok iyi işlenmiş. Bahsedelim biraz. Dizinin her bölümünde bir ana karakteri kaybediyoruz. Tam o noktada izleyici şok geçiriyor. Bu karakter olmadan nasıl bir kurgu olacak. Sonraki bölüm. Yine kaybedilen bir ana karakter. Büyü ve zincir bozulmadan sezonlar bölümler bitiyor. Son bölüm. Çok çarpıcı. Kayıplar ve yola devam edenler. Dizi bittıği an muhteşem bir yapıtta bitmiş oluyor.
Cinayetler. Aşklar. Gerçekler. Dizide yapıyı donatan temel unsurlar.
Aşk. Sevginin nelere yol açabileceğinin büyük bir örneği. Homoseksüsel bir ilişki çevresinde kurgulanıyor. Farklı. Etkileyici. Son bakış. Final sahnelerinden en vurucu olanlardan birinde sevgiliye son bir bakış. Devam dercesine. Keşke dercesine.
Bitsin istemiyorsunuz. İstemiyor.
Oyuncular ve oyunculuklar. Sözle ifadesi kısıtlayıcı olur. Muhteşem desem belki bir nebze içini doldurabilirim ifademin.
Dizide yok yok. Aksiyon hat safhada. Sıkılmaya müsade yok.
Seçimler hayatımızda önemli birer karar anı. Dizideki önemi belki de ana fikri ve yapıyı oluşturuyor. Seçimlerimiz mi bizi olduğumuz yere taşır? Kaderimiz onlara bağlı değil mi? Yoksa değişmek ve değiştirmek elimizde mi?

Sorular kolay. Cevaplarını yaşamayı göze almak Oz’da zor. Her karar kendi içinde bir finali barındırıyor aslında. Kendi finalini yazan mahkumlar. Yalnızca duvarlara değil fikirlerin sonuçlarına katlanmaya mahkum olmak. Kaçınılmaz.
İzleyin.

By Nigrum Reginam

CSI Las Vegas

CSI Las Vegas (Crime Scene Investigation – suç mahalli araştırması)

En favori dizim suç ve polisiye denilince Criminal Minds’dır. Kanıttan değil insan psikolojisinden katile yaklaşırlar.

Şimdiye kadar CSI serileri yani kanıt üzerine katili bulma durumu bana sanki daha kolay gibi geldiği için zevk almayacağımı düşünerek CSI / Crime scene investigation dizi serisine bakmaya yanaşmamıştım. Criminal Minds bu yıl sezon arası verince bakmaya karar verdim ve ilk Csi yani Csi investigation Las Vegas ile seriye başlayarak şans vermeye karar verdim.

Genel olarak bence başlangıç ve karakter seçimleri çok iyiydi. Dizi izlenebilir. Bazı bölümler nefes kesici derken kimi bölümler aynı tadı vermeyebiliyor. Tabiki Vegas şehri olağanüstü.

İzlenir mi derseniz cevabım evet. Ama Criminal Minds serilerinden arta kalan zamanlarda 🙂

By Nigrum Reginam

CSI New York

Csi New York.

Hayalimdeki yaşamak istediğim şehir.

Karanlık bir atmosferde geçmekte dizi. Ee tabi konu suç olunca çokta abes kaçmıyor.
Karakter seçimleri başarılı. Başroldeki Gary Sinise favori aktörlerimden.

Diğer CSI’lar gibi bunda da soluksuz izlenen bölümler olduğu gibi sıkıcı bölümlerde malesef mevcut.

Hangi CSI’ı en çok sevdim bilemiyorum. Ya sevdiğiniz şehre ya başrol oyuncusuna yada cast’a göre belki seçim yapabilirsiniz. Yada en az 2 bölüm izleyerek birine başlanabilir.

Genel olarak oyunculuklar, aktörler iyi olduğu için bölümden sıkılsanız bile sonraki bölümde ne işleneceğini merak ediyorsunuz.

Criminal Minds türü hard core suç dizisi sevmeyenlere daha soft polisiye seri Csi’ları şahsen tavsiye ederim.

By Nigrum Reginam

CSI MIAMI

CSI Miami.

Pilot bölümü hiç sevmeyip günlerce devam edemediğim sonra tekrar başlayıp David Caruso ile diziyi takip edinebildiğim yapım.

Başrol komserimiz karizmatik David Caruso nam-ı diğer dizideki adıyla Horatio yani “H” çok farklı bir karakter sergiliyor. Özgüveni tam, bölüm sonlarında gözüne yerleştirdiği güneş gözlüğü ve tabiki kısa öz cümlelelerle yaptığı nokta atışı diyaloglar.

Miami city’i 2004’den itibaren bir 10 yıl kadar bu ekiple izlemek güzeldi. Yine diğer CSI’larda olduğu gibi her bölüm birer efsane değil ama çok iyiydi dedirtenler sayesinde dizi izleniyor.

CSI serileri arasında sanırım en çok tutulanı bu oldu, ben kararsızım, sebebi belirttiğim gibi tüm serilerde çok iyi bölümlerin var olması.

Önerim, her CSI’dan minimum birkaç bölüm izleyip devam edeceğinizi belirlemeniz. Benim için olay farklı tabi bir yabancı polisiye dizi hastası olarak bir oturuşta hepsinden birer bölüm izleyip sezonları bitirmek.. 🙂

By Nigrum Reginam

CM üzerine

Haydi başlayalım…

Öncelikle neden yazmaya başlamak ve neden yabancı polisiye, suç ve gerilim dizileriyle bu maceraya başlamak.. Çünkü artık yazmaya bir yerden başlamalıydım ve o yer sevdiğim bir dal olmalıydı.. Beni zor zamanlarda sıkılmaktan bir müddette olsa kurtaran ama aynı zamanda zaman kaybı olmayan bir alan olmalıydı.. İki yıl önce geçirilen büyük bir ameliyat, zamanı geri getirsem belki tercih etmeyeceğim ama o an belki de çokta düşünmeden kalkıştığım etkileri hala devam eden bir süreç.. Zor çekilen, günlerce bitmeyen dinmeyen acılı bir dönem. İş hayatından bir müddet uzak kalmak zorunda olmak. Ruhen bitmek. Fiziken acıya dayanamamak. Gün saymak. Geri saymak. Bitecek cümlelerine inanmak. Bitti mi? Hayır. Bu bitmeyen süreçte tanıştım yabancı dizilerle. Ev ziyaretime gelen arkadaşlarımın önerisiyle.. Önceleri bu kadar acı çekerken oturup dizi mi izleyeceğim diye düşünen ben .. ama arkadaş ısrarıyla başladığım diziler hayatımın o döneminde sezemesemde sonraları kurtarıcısı oldu.. Geceler boyu süren uyutmayan ağrılar 45 dakikalık gerilim yüklü dizilerle uyku tutana dek bir müddette olsa unutulabiliyordu. Unutmak benim için hep zor bir eylemdi. Ben hep hatırlamayı sevenlerden oldum. Bu yüzden ilk izlediğim belki de en sevdiğim dizi oldu; “Criminal Minds”. Suça eğilimli beyinler. Ama ben hep karanlıktan, kötülükten, kötülerden korkan nefret eden biriydim. Neden bu kadar sevdim bu diziyi? Ameliyat sonrası yürüyemeyen ben ev hapsi başlayan ben neden bu dizinin en az 4-5 bölümünü üst üste seyredebiliyordum?. Acı çekerken konsantre olmak zordur; Criminal Minds beni kendine bağlamayı bu nedenle başardı sanırım. Dizi bir grup güzel, yakışıklı ve “iyi oyuncu” barındırmakla kalmayan ama onu diğer dizilerden ayıran bir içerikle kitle sahibi oldu. Oldu diyebiliyorum çünkü dizinin tüm sezonlarını bitiren ve Amerika’nın yeni sezonu yayınlamasını bekleyen bir izleyiciyim artık. Başlangıç günüm dün gibi aklımda. İlk bölüm muazzam mıydı evet bence öyleydi. Karanlık bir atmosferle başladı dizi. İçerik seri katil avcısı federal ajanların bu katillerin beyinlerine girip davranışları üzerinden katili bulmaya yönelikti. Diğer suç dizilerinde ne vardı? Katili deliller ele verirdi. CM’de ise delile gerek var mıydı belki evet ajanlarımızın işini kolaylaştırmak için olabilirdi ama asıl önemli olan zoru başarmaktı. Ortada kanıt yokken kanıt bırakmayan zeki katilleri bir sonraki cinayetine geçmeden durdurabilmek. Hedef belli ama zordu. Zor ise başarmaya engel değildi.

Uzun yıllar önce bir belgesel kanalında izlediğimi hatırlıyorum. Hep ilgimi çekmiştir zaten farklı olanlar kısaca benden ve benim gibi olmayanlar. Dokumanter gerçek hayatta yaşadığı söylenen bir seri katil üzerineydi. Batıda yaşamış, bir nehir kıyısında yerleşim kurmuştu. Sanırım belediye hizmetinde çalışıyordu ve komşuları zararsız kendi halinde biri olarak tanımlıyorlardı. Bence gelmiş geçmiş en vahşi seri katillerden biri olarak tanımlanabilir. Zihnime kazınan hikayesi, nehir kıyısındaki evi ve küçük klubesi gözümün önünden gitmiyor. Klubede bir koltuk. Evine aldığı hayat kadınlarını canlı canlı evinin yanında inşa ettiği bu küçük klubesine götürüp … Burada detaya girmeyeceğim.
Hastalıklı zihinler. Ruh hastaları. Psikopatlar, sosyopatlar.
Hayatta hep korkmuşumdur birilerini incitmekten belki o yüzden bir insan nasıl olurda bir diğerine zarar verebilir anlamakta güçlük çekmişimdir, anlayamamışımdır.
Bunu yapan hastalıklı zihinlerin geçmişleriyle yüzleşemeyen ve geçmişlerinin esiri olan insanlardan çoğunlukla çıktığını düşünmekteyim. Durumun açıklaması bu kadar basite indirgenemez belki de ama ortak bir tema altında buluştukları yadsınamaz.
Çocukluklarında hoş olmayan durum ve olaylara maruz kalıp bunu atlatamayan bireyler.
Aile olmanın gücüne inanmıyorum. Hedef evlenip çocuklar dünyaya getirip mutlu aile tablosu çizip yazları tatilde kışları işte güçte geçirmekten ibaret kalmamalı. Dünyaya bir çocuk getireceksek sebep hadi evlendim sıradaki adım gelsin olmamalı. O çocuğu gerçekten topluma faydalı bir birey olarak, her daim üreten, bulunduğu toplumu güçlendiren bir birey olarak yetiştirebileceksek bir çocuğun sorumluluğunu almalıyız.
Biliyorum çok hayalperestim. Gerçekler bunun yakınında bile olmayabilir. Malesef çocuklarına iyi davranmayan aileler çok. Sonuç acı çeken bireylerin mutlu olamaması. Bulundukları dünyaya olumlu katkıda bulunamamaları..
En çok çok akıllı insanlardan, kurnaz zihinlerden ve akli dengesi yerinde olmayanlardan korkarım. Bir de vicdanı olmayanlardan, empati kuramayanlardan.
Acımasızlık, empati kuramamak, kıskançlık.. Vicdani değerlerden yoksun olmak.. Aramızdaki bazı bireylerin taşıdığı özellikler.
Criminal Minds’da seri katil tiplemelerinde bu özelliklere zannımca fazlasıyla rastlamaktayız.
Ben ömrüm boyunca hep karanlıktan kaçmışımdır. Korkmuşumdur. Korkumu bu diziyle yendim sanırım.
Bahsettiğim gibi geçirmekte olduğum ameliyat sonrası acılı bir dönemdeydim. Uyuyamamak, hiç bir şeye konsantre olamamak. Eve ziyaretime gelen arkadaşlarım. Bugün burada yazmama sebep olan kişiler. Beni yabancı dizilerle tanıştıran ve ilk hayranı olduğum bu diziyle tanıştıranlar.
Bir insanın hayatına fark katmak önemlidir, hele o insan benim gibi zor bir kişilikse. Tüm dostlarıma teşekkür borçluyum.
Dizinin ilk bölümü. Karanlık bir atmosfer. Bir ev hatırlıyorum. Sanırım izi sürülen seri katilin eviydi. Boştu. Karanlık kötülüğün an’a hakim olduğunu gösterebilirdi. Ama sadece o an’a. Uzun sürmeyecekti. Bunun ayırdına varmanız çok vakit almıyor.
Dizi girizgahta söz ettiğim üzere seri katillerin peşindeki özel bir takımın kanıt olmadan, somut delil olmadan, ortada hiç bir kayda değer ipucu olmadan katili nasıl yakaladıkları çerçevesinde geçiyor.
Bölümler orta uzunlukta, çekimler hızlı, asla sıkılmanıza müsade edilmiyor.
Son 10 yıldır Batı’da en çok tutan dizilerden, oyuncu kadrosu temelde aynı.
Farkı? Katili bulma yöntemleri. Öncelikle bunu nasıl tarz işleyen bir beyin yapar? Bir psikopat mı sosyopat mı mazoşist mi sadist mi? Seri cinayetler işleyen katilin cinayetlerde ortak seçimi var mı?
Dolayısıyla bu takım, katil kendini iyi saklasa da onu bulmayı başarıyor ve seyirci anlıyor ki bulunamayacak katil, çözülemeyecek cinayet yoktur. Büyülenmemeniz olanaksız. Etkilenmek doğal.
Ve er geç her katil iyi bir kişilik analiziyle deşifre olacaktır. Saklanmak? Yok. Saklandığını sanmak? Belki bir süre. Neden? Çünkü aslında bir gerçek var ki o da şu, kötülük tersine dönüşmeye mahkum; kazanan değil ama daima kaybeden.
Mutlu son? Mutlaka.

By Nigrum Reginam