TITANIC (TİTANİK)

Titanic.

Uzun zamandır üzerine fikirlerimi yazmam gereken film.

Ben romantik bir insan değilimdir. Romantik filmler tarzım değildir. Tabi bazı istisnalar kaideyi bozmuyor.

Titanic’te onlardan biri.

Şu an fonda Lionel Richie’nin o eşsiz şarkısı Hello çalıyor. Hızlı versiyon bir cover’ı.

Yazmak için uygun bir an.

Milyonlar bir filmin sonunu bile bile bu filme akın akın gittiler. Oysa en çok sonu beklenir belki de bir filmin; “Sonunda ne olacak?”

Hepimiz Titanic adlı bir geminin okyanus üzerinde yol alacağını ve bu devasa lüks yeni geminin daha ilk seferinde bir buz dağına çarpıp batacağını bile bile izlemeye gittik sinemalara koşa koşa.

Neden?

Evet hikaye çok güzeldi. Ama tamamlayıcı unsurlar filmi özel ve eşsiz kıldı.

Senaryonun kurgusu. Kusursuzluğu. Akıcılığı. Dozunda verilen heyecan; ara ara ve filmin sonunda ne olacağını unutturmayan.

Cast; başrollerde Leonardo di Caprio ve Kate Winslet.

Müzik.. Celine Dion’un parlak sesi.

Yazarken çok zorlanıyorum filmin hakkını veremeyeceğim için olabilir.

Filmden çıkardığım ana tema sevginin belki herşeyi yenemeyeceği ve fedakarlık olmadan da kazanılamayacağı. Başrol oyuncularımız Caprio ve Winslet bize bunun muhteşem bir örneğini sunuyorlar.

Fedakarlık Caprio’dan (hakkını yemeyeyim tabi Kate’in) eşsiz bir şekilde geliyor.

Herhangi bir şeyi ne kadar çok sevdiğinizi nasıl ispatlarsınız? Gelebilecek en önemli yanıt filmin sonunda sunuluyor.

Çekimler kusursuzdu. Caprio ve Winslet’ın oyunculukları genç yaşlarına rağmen çok iyiydi.

Bu filmin bahsi geçince aklıma hep tek bir sahne gelir. Filmin sonudur.

Winslet ve Caprio birliktedir.

Daha fazla ipucu yok. Elim son bir cümle daha yazabilecek;

İzleyin.

By Nigrum Reginam

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.